18 Ekim 2021 Pazartesi

İKİ ÖĞRETMEN (Çocuk Eğitimi)

İKİ ÖĞRETMEN (Çocuk Eğitimi)

Bir sabah

Küçük çocuk okuldayken öğretmeni seslenmiş: "Bugün çiçek resmi çizeceğiz!" Küçük çocuk çok sevinmiş. Resim yapmayı çok severmiş. Her türlü resim yapabilirmiş: Aslanlar, kaplanlar, tavuklar, inekler. . . Trenler, tekneler. . . Mum boyalarını çıkarmış Ve başlamış çizmeye. Fakat öğretmeni

"Bekleyin! Daha başlamayın!" diye bağırmış.

Ve herkes hazırlanana kadar beklemişler.

"Şimdi" demiş öğretmeni,

"Çiçek resmi yapacağız!"

Küçük çocuk sevinmiş.

Çiçek resmi yapmayı çok severmiş.

Güzel çiçekler yapmaya başlamış.

Pembe, portakal rengi ve mavi;

Rengârenk çiçekler. . .

Fakat öğretmeni

"Bekleyin! Ben size nasıl yapacağınızı göstereceğim!" demiş.

Tahtaya bir çiçek resmi çizmiş.

Sapı yeşil, kendi kırmızıymış.

"İşte böyle! Tamam, şimdi başlayabilirsiniz!" demiş.

Küçük çocuk öğretmenin çizdiği çiçeğe bakmış,

Sonra da kendi çiçeğine. . .

Kendi çizdiği çiçeği daha fazla sevmiş,

Ama bunu söylememiş.

Kâğıdın öteki yüzünü çevirmiş

Ve öğretmeninkine benzer bir çiçek çizmiş;

Yeşil saplı, kırmızı renkli bir çiçek. . .

Başka bir gün küçük çocuk

Kapıyı kendi başına açabilmeyi başardığında

Öğretmeni "Bugün hamur çalışacağız!" demiş.

Küçük çocuk çok sevinmiş.

Hamurla oynamayı çok severmiş.

Hamurdan çeşitli şeyler yapabilirmiş:

Yılanlar, kardan adamlar. . .

Filler, kediler. . .

Arabalar, kamyonetler. . .

Hamurunu yoğurmaya başlamış.

Ama öğretmeni

"Bekleyin! Daha başlamayın!" diye bağırmış.

Herkes hazırlanana kadar beklemişler.

"Şimdi" demiş öğretmeni, 'Tabak yapacağız!"

Küçük çocuk çok sevinmiş,

Tabak yapmayı çok severmiş.

Çeşitli boylarda ve şekillerde tabaklar yapmaya başlamış.

Fakat öğretmeni

"Bekleyin! Ben size nasıl yapılacağını göstereceğim!" demiş.

Herkese derin bir tabak nasıl yapılır, göstermiş.

"İşte böyle! Tamam, şimdi başlayabilirsiniz!" demiş öğretmeni.

Küçük çocuk bir öğretmeninin yaptığı tabağa bakmış,

Bir de kendi yaptığına. . .

Kendi yaptığı tabağı daha çok beğenmiş.

Ama bunu kimseye söylememiş.

Hamurunu tekrar top haline getirmiş

Ve öğretmeninkine benzeyen bir tabak yapmış.

Bu derin bir tabakmış.

Nihayet küçük çocuk beklemeyi öğrenmiş,

İzlemeyi de.

Öğretmeninkine benzer şeyler yapmayı da.

Çok geçmeden kendine has şeyler yapamaz olmuş.

Daha sonra küçük çocuk ve ailesi

Başka bir şehirde

Yeni bir eve taşınmışlar.

Ve küçük çocuk başka bir okula gitmek zorunda kalmış.

Bu okul diğer okuldan daha da büyükmüş.

Ve dışarıdan içeriye açılan bir kapısı yokmuş.

Büyük basamaklardan çıkmak.

Sınıfına ulaşmak için uzun bir koridordan geçmek zorundaymış.

Daha ilk gün,

Öğretmeni "Bugün resim çizeceğiz!" demiş.

Küçük çocuk çok sevinmiş.

Öğretmeninin komut vermesini beklemiş.

Ama öğretmen hiçbir şey söylememiş.

Sadece sınıfın içinde, öğrencilerin arasında gezinmiş.

Küçük çocuğun yanına gelince,

"Resim çizmek istemiyor musun?" diye sormuş.

"İstiyorum!" demiş küçük çocuk, "Ne çizeceğiz?"

Öğretmeni "Buna sen karar vereceksin!" demiş.

"Nasıl çizeceğim?" diye sormuş küçük çocuk.

"Nasıl istersen öyle!" demiş öğretmeni.

"Hangi renkle boyayacağız?" diye sormuş küçük çocuk.

"Hangi renkle istersen onunla!" demiş öğretmeni.

"Eğer herkes aynı resmi çizerse, aynı renkle boyarsa,

Kimin yaptığını nasıl anlayabilirim?" diye sormuş öğretmeni.

"Bilmiyorum!" demiş küçük çocuk.

Pembe, portakal rengi ve mavi çiçekler yapmaya başlamış.

Yeni okulunu çok sevmiş.

Ön kapıdan sınıfa girilen bir kapısı olmasa bile!


Helen E. Buckley

(Alıntı)

EFKAR BASINCA



EFKAR BASINCA

Bir hüzündür çöker gönül bağına
Gül, boynunu eğer bülbül susunca
Hayaller yıkılır, düşler bozulur
Gariplere kötü talih küsünce.
Boşa ağlamanın hiç yoktur yeri
Bu dünya böyledir ezelden beri,
Ben çoktan unuttum o zalim yari,
Yüz çevirip selam sabah kesince.
Derdin santim santim uzar tellenir,
Yüreciğim yanar yanar küllenir,
Sazda perde ağlar teller dinlenir.
Şu gönlümü gene efkar basınca.


GEL




 GEL


Yolunu beklerim bunca zamandır
Yüce dağı duman bürümeden gel
Hasretin acısı derdi yamandır
Sinemdeki korlar farımadan gel
Garipler gülemez mutlu gününde
Ellerin sevdiği daim yanında
Kerem gibi ben bu aşkın sonunda
Yanıp da küllerim erimeden gel.
Hep beklerim seni geçse de yaşım
Hiç siyah kalmadan ağarsa saçım
Senin için bitsem, erise içim
Bekleyemez güller kurumadan gel.
Gönül sevgi dolu yolunu gözler
Çektiği hasreti içinde gizler
Görmeden ölürsem yüreğim sızlar
Cesedim toprakta çürümeden gel.

16 Ekim 2021 Cumartesi

İNCİNMESİN

İNCİNMESİN

Aşık ol da bağlamanın telini
Kırma sakın incinmesin saz senden
Şair ol da kafiyenin belini
Kırma sakın incinmesin söz senden

Türkü yavan olur yoksa enstrüman
Doğru söze hacet olmaz argüman
Şiir olsun duygulara tercüman
Okuyanlar çokça alsın haz senden

Eyüp attı; gitti, düştü taş başa
Kuru şiir mana yoksa kargaşa
Hecelerle vezinlerle başbaşa
Güzel yaz da şevk alsınlar az senden

8.8.2017 Mezitli

 

25 Eylül 2021 Cumartesi

AT ÖLDÜ DEMEK



Uzun zaman önce uzak bir ülkede bir krallık varmış. Ülkenin kralı halkına karşı çok müşfik ve cömertmiş. Bu sebeple ülkede yaşayanlar gayet mutluymuş. Günlerden bir gün krala soylu bir tay hediye edilmiş. Kısa zamanda serpilip eşsiz bir küheylan olmuş soylu tay.

At öyle güzelleşmiş ki, koştuğunda rüzgardan hızlı koşuyormuş. Kral atı öyle çok sevmiş, öyle çok sevmiş ki bütün dünyası atı olmuş nerdeyse. Bir zaman sonra at aniden hastalanmış. Günden güne zayıflamaya başlamış. Kral da üzüntüsünden perişan olmuş. 

Kral saray erkanını toplamış, tellallar çıkarmış,  ne kadar işinin ehli seyis varsa toplanmasını emretmiş.  Kralın buyruğuyla ülkedeki en ünlü seyisler toplanıp huzura çıkarılmışlar. Kral demiş ki: 

-Her gün bana attan haber getireceksiniz. Ne yapıp edip atı iyileştireceksiniz. Sakın at öldü demeyin kellenizi alırım.

Seyisler atın başına toplanıp bildikleri bütün tedavi yollarını denemeye başlamışlar. Ne var ki at günden güne eriyormuş. Bir gün at ölmüş. Seyisler krala atın öldüğünü nasıl söyleyeceklerini düşünmeye başlamış. Tabi hiç kimse kralın huzuruna çıkmaya cesaret edemiyormuş. Derken içlerinden genç bir seyis "Ben krala durumu bildireceğim" demiş. Bütün seyisler hayretle genç seyise bakmışlar. Her bir ağızdan bir ses yükselmiş. Sen deli misin, kellenden olacaksın, daha çok gençsin gibi laflar etmişler.

Genç seyis siz beni merak etmeyin deyip bir taraftan da helalleşmiş ve kralın huzuruna çıkmış. Yüce kralım size attan haber getirdim demiş. Kral heyecanla anlat bakalım demiş.

-Efendim at birkaç gündür yem yemiyor.

-Eee?

-Efendim su da içmiyor.

-Yani?

-Efendim yattı, kalkmıyor

- ...

-Gözlerini kapattı açmıyor

Kral iyice hiddetlenmiş:

-Be adam şuna at öldü desene?

Genç seyis boynunu bükmüş:

-İşte onu diyemem efendim...

24 Eylül 2021 Cuma

GENDİ GENDİMİ YEYOM


Dostlar diyor n'apıyon?
Bunu sen hep yapıyon
Bizi hep şaşırtıyon
Sağolsun dostlar deyom
Gendi gendimi yeyom

Kan ağlıyor Arakan
Dünya sen derdine yan
Türkten başka ağlayan
Yok işte sana deyom
Gendi gendimi yeyom

Darı ekmeğinden tost
Ayı derisinden post
Türke Türkten gayrı dost
Olur mu? Olmaz deyom
Gendi gendimi yeyom

Azaldı bereketler
Arttı doğal afetler
Küresel felaketler
Gıyamet yakın deyom
Gendi gendimi yeyom

Dünya kupası hayali
Hayalperest ahali 
Milli takımın hali
Acep n'olecek deyom
Gendi gendimi yeyom

Kes kopyala yapıştır
Çalıp çalıp yakıştır
Emek çalmak yanlıştır
Telif hakları deyom
Gendi gendimi yeyom

Enfilasyon canavar
Zengine yok bize var
Dünya mı dar ruh mu dar
Nasıl sığarız deyom
Gendi gendimi yeyom


Mezitli 08/09/2017 19:30


 

İKİ ÖĞRETMEN (Çocuk Eğitimi)

İKİ ÖĞRETMEN (Çocuk Eğitimi) Bir sabah Küçük çocuk okuldayken öğretmeni seslenmiş: "Bugün çiçek resmi çizeceğiz!" Küçük çocuk çok ...